Elif'in Atlası

''Yaşa, Seyahat Et, Maceraya Atıl, Şükret ve Asla Pişman Olma''

Mevlana Kimdir?

Dünyada sevgi ve hoşgörünün sembolü olan Mevlana kimdir? Küçükken ailesi ile Konya’ya göç eden Mevlana nereliydi? Nasıl bir hayat yaşadı?

Mevlana’yı anlatmaya başlamadan önce, kendisinin doğum yeri de dahil olmak üzere, yaşamının birçok evresi hakkındaki bilgilerin tartışmalı olduğunu söylemem gerek. Çünkü kendisinin yaşamını kaleme alanların verdikleri bilgiler zaman zaman birbiriyle örtüşmüyor. O nedenle kendisi hakkındaki tek doğru bilginin, ölüm tarihi ve yeri olduğu söyleniyor.

Mevlana Kimdir?

Mevlana Kimdir?
Mevlana Kimdir?

Muhammed Celâleddîn-i Rumi veya kısaca bilinen adıyla Mevlana  30 Eylül 1207 – 17 Aralık 1273), 13. yüzyılda yaşamış, şair, alim, düşünür ve Sufi mutasavvıf. Kendisinin etkisi yalnızca bir ulusla veya etnik kimlikle sınırlı kalmayarak pek çok farklı millete ulaştı; manevi mirası dünyanın pek çok yerinde kabul görmektedir. Şiirleri dünya çapında onlarca dile birçok çevrilmiş durumdadır. Kıtaları aşan etkisi sayesinde günümüzde de halen devam etmektedir. Öyle ki ardında bıraktığı sema geleneği UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne girmiş ve her yıl yapılan Şeb-i Arus törenleri ile de evrensel bir boyut kazanmış.

Mevlana’nın Doğum Yeri Olan Afangistan’tan Göçünün Hikayesi

Mevlana, Hicri takvime göre 604’de bugünün takvimi ile 30 Eylül 1207’de Afganistan’ın Belh şehrindede doğmuş. “Efendimiz” anlamına gelen Mevlana ve Konya’da yaşayıp burada vefat etmiş olmasına ithafen “Anadolulu” anlamına gelen Rumi isimleri ise ona sonradan yakıştırılan adlar.

Döneminin en büyük ilim insanlarından olan babası Bahaaddin Veled, Mevlana’nın hayatındaki ilk etkili figür ve öğretmeni olmuş. Kendisi Sultanü’l Ulema yani “Alimlerin Sultanı” lakabına sahip olsa da oldukça mütevazı biri olarak bilinirmiş.

Zamanında yaşanan yoğun Moğol baskınları nedeniyle, Mevlana ve ailesi 1212’de Belh’ten göç etme kararı almış. Tüm aile Belh’ten yola koyulmuş ve Mekke, Nişabur, Bağdat gibi şehirlere uğraya uğraya Anadolu’ya varmışlar. Önce Malatya’ya gelen daha sonra da Erzincan ve Karaman’a geçen Sultanü’l Ulema ve ailesi, Karaman’a yerleşme kararı almış. Babası, 18 yaşına gelen Mevlana’yı burada Gevher Banu ile evlendirmiş.

O zamanlar Selçuklu egemenliğinde olan Anadolu toprakları, Konya’dan yönetiliyormuş. Döneminin Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat, Bahaaddin Veled’i Konya’ya huzuruna davet etmiş ve kendisini kapıda karşılamış. Hatta daha sonra Bahaaddin Veled adına bir medrese yaptırmış.

Bahaaddin Veled’in 1231’de vefat etmesi ile Mevlana babasının yerine Konya’daki medresede ders vermeye başlamış. Mevlana ismi ona medresede ders verdiği zamanlarda uygun görülmüş. Sonraki yıllarda Mevlana’nın yetişmesinde büyük emeği olacak olan İslam alimi ve düşünür Seyyid Burhaneddin’e bağlanmış ve onun öğrencisi olmuş. Seyyid Burhaneddin’in isteği üzerine fıkıh, tefsir ve usul dersleri almak için Halep ve Şam’a giden Mevlana, 7 yılın ardından Konya’ya geri dönerek 40’ar günden 3 kez çile çıkararak burada eğitim vermeye başlamış.

1241’de Mevlana’nın yolu ileride hocası, dostu, sırdaşı, yoldaşı olacak Şems ile kesişmiş. Şems’in ölümüne kadar hiç ayrılmamışlar. Mevlana’nın tasavvufi fikirleri bu dönemde Şems’in etkisi ile şekillenmiş ve oturmuş.

Mevlana Nerelidir?

Mevlana bugünkü Afganistan sınırları içinde doğmuş. Moğollar doğudan bastırdıkça zaman içinde daha güvenli olan batıya, Anadolu’ya kadar gelmişler. Ancak o dönemde Afganistan diye bir ülke yoktu. Ailesinin yaşadığı Belh şehri o zamanlar İran’a bağlı olan Horasan Bölgesi’ndeydi ve bölgede Türkler, Araplar ve Farslar bir arada yaşıyordu.

O dönemde, Selçuklular’ın resmi dili de, o coğrafyada yaygın edebiyat dili de Farsçaydı. Mevlana Türkçe de biliyordu ancak eserlerininin bir kısmını Yunanca, Arapça, çoğunu ise Farsça kaleme almıştı.

Mevlana Divan-ı Kebir eserinde kökenleri ile ilgili şöyle demiş:

Her ne kadar Farsça söylesem de aslım Türk’tür. – Mevlana

Şems İle Mevlana’nın Tanışma Hikayesi

Şems-i Tebrîzî , İranlı bir mutasavvıf. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlana’yı Mevlana yapan kişidir.

Şems-i Tebrizi 1186 yılında İran’ın Tebriz şehrinde doğmuştur. Gösterişe, makama, kılık, kıyafete önem vermeyen Şems, aşk ile Allaha ulaşacağı düşüncesi ile sürekli seyahat etmiş ve ibadetlerini gizli yapan bir din alimidir. Sürekli göçebe bir hal içinde şehir şehir gezerken yolu 1241’de Konya’ya düşmüş ve Mevlana ile tanışmıştır. Tanışmaları sonrasında birbirlerini yıllardır tanıyormuşcasına günlerce sohbetler etmeye başlamışlar. Zamanda Şems, Mevlana’nın hocası olmuş.

Şems ile Mevlana’nın birbirlerine olan yakınlıkları, içinde bulundukları çevre tarafından ilişkilerinden rahatsız olmaya başlamış. Bunun üzerine Şems, Konya’yı sessiz sedasız terk edip Şam’a gitmiş. Mevlana arkasından o kadar üzülmüş ki Şems’in yokluğuna dayanamayıp oğlu Sultan Veled’i Şems’i arayıp bulması için Şam’a göndermiş. Oğlu Şems’i bulmuş ve Mevlana’nın geri dönmesi çağrısını ona iletmiş. Şems de bu çağrıyı yanıtsız bırakmamış ve Konya’ya geri dönmüş.

Ey Şems’im! Senin hasretin yanında Selahaddin Zerubumun gözyaşları, içimdeki ateşi bir nebze dahi söndüremiyor. İlla sen. Ancak sen. Ah bir gelsen. – Mevlana

Mevlana’nın Felsefesi

Mevlana İçin Aşk

Mevlana’ya göre aşk bizim bildiğimiz aşktan çok farklı olarak Allah’a olan ilahi aşktır. Bunun dışında her şeyin geçici ve sadece heves olduğuna inanır. Mevlana’nın düşüncelerinin merkezini Tanrı oluşturur. Evrende olan her şey onun yansımasıdır.

…Dünya, insan, yerde ve gökteki herşey, kendi mahsulü olan bir ressamın eseridir.

Mevlana

Tasavvuf İnancı

Tasavvuf derin bir gönül bağıdır, ruhani bir yolculuktur, ilahi aşkın yoludur. Başka bir deyişle, kişinin kendini ilahi bir varlığın gözetimi altında hissetmesi ve bu bilinçle davranıp yaşamasıdır.

Mevlana’nın tasavvuf düşüncesi kendinden sonra gelen Mevlevilik tarikatının temel aldığı bir inanç sistemi olmuştur. Tasavvuf inancına göre tüm canlıların yaratanan bir sureti ve onun parçasıdır. Allah’tan başka yaratan yoktur, o ezeli ve ebedidir. Tasavvufun temelinde şükür, sabır, çile ve zikir bulunmaktadır.

“Hiçbir şey görmedim ki, Tanrı’yı onda görmemiş olayım(Eflaki I:283)”

Mevlana

Mevlana ve İnsan

Mevlana ’ya göre Yüce Tanrı, kendi sanat ve sıfatını göstermek isteyince dünyayı yarattı. Kendi zatını göstermek isteyince de Adem’i yarattı(Eflaki II:103). Bu yüzden insan yaradanın bir parçasıdır ve değerlidir. İşte bu nedenle tasavvufta olduğu gibi Mevlana için insan kutsal bir varlıktır.

“Dağ, taş, su, ateş, yel bile insana secde etmededir. Birkaç lüzumsuz münafık secde etmemiş noksan mı gelir insana”

Mevlana

Mevlana’ya Göre Ölüm

Mevlana, ölümü; bedene mahkum edilmiş ruhun tekrar aslına dönmesi,  aşık ile maşuğun kavuşması, ikinci doğum olarak nitelemiştir. Ölüm bir son değil ruhun aslına kavuşmasıdır. Kendini, Allah’a kavuşacağı günü sabırlıksızla bekleyen bir sevgili yerine koyar. Hatta ölümünden sonra, müridleri tarafından ölüm günü Şeb-i Arus yani Düğün Gecesi olarak anılmaya başlar.

“Ey ruh aleminden bu dünyaya doğup gelenler! Ölüm gelince ürkmeyin, korkmayın! Bu, ölüm değil, bu ikinci bir doğumdur; doğun, doğun!”

Mevlana

Mevlana’nın Eserleri

Mesnevi
Mesnevi – Mevlana Kimdir?
  • Mesnevi:
    Yaklaşık 26 bin beyit içeren altı ciltlik bir eserdir. İçinde yaratılmış her şeyle ilgili çeşitli konunun ele alındığı, ayetler ve hadislere dayanılarak anlatılan hikayeler, fıkralar, atasözleri ve bunlardan çıkarılacak dersler vardır. En önemli eseri olarak kabul edilen Mesnevi 1268 yılında tamamlanmıştır.
  • Dıvan-ı Kebir:
    Mesnevi’den daha önce yazılmaya başlanan Dıvan-ı Kebir’de Mevlâna’nın çeşitli zamanlarda söylediği gazel, terkib-i bent, rubailerini ihtiva eden ve şiirlerinin söylendiği vezinlerine göre tanzim edilmiş, yaklaşık 40 bin beyit içeren yirmi bir küçük divan ile rubailer divanından oluşmuştur.
  • Fıh-i Ma-Fıh:
    Kelime manası olarak ‘içindeki içindedir’ anlamını taşır, Mevlâna’nın sohbetlerini içerir.
  • Mecâlis-i Seb’a:
    “Yedi Meclis” anlamına gelen bu eser, adından da anlaşılacağı gibi Mevlâna’nın yedi vaazını içerir.
  • Mektubat:
    Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled dahil akraba, dost, emir ve vezirlere yazdığı 147 adet mektubu içerir.

Şeb-i Aruz

Düğün günü anlamı taşıyan Şeb-i Aruz, Mevlana’nın ölüm gününü yani yaradana kavuştuğu gün olarak bilinir. Her sene Aralık ayında Şeb-i Aruz törenleri düzünlenmektedir. 2007’den beri UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’nde olan ve her sene 7-17 Aralık haftasında düzenelenen Şeb-i Arus’ta, Sema törenleri gerçekleştiriliyor. Bu dönem, Konya’nın en hareketli zamanı. Hem dünyadan hemde Türkiye’den Konya’ya turist akını oluyor.

Gitme düşünceniz varsa Konya Gezilecek Yerler yazıma göz atmayı ihmal etmeyin.

Sufizmde Sema

Sema Töreni
Sema Töreni

Sema nedir?, Mevlana ”Allah ile buluşmak ve aşkı kucaklayıp bağrına basmak” cümlesi ile ifade etttiği etmektedir. Mevlana’nın anıldığı törenlerde icra edilen sema ayini, Mevleviliğin temel felsefesini yansıtan önemli sembolleri içerir. Sema genel olarak, kainatın oluşumunu, insanın alemde dirilişini, Allah’a olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip “insan-ı kamil”e doğru yönelişini ifade ediyor. Asırlardır Mevlevi dervişlerince icra edilen ayinlerde semazenlerin giydiği kıyafetler de bu felsefenin önemli sembolleri arasında yer alıyor.

Benliğinden ölü olan Mevlevi dervişinin, başındaki sikkesi nefsinin mezar taşı, giydiği beyaz tennuresi kefeni, sırtındaki hırkası ise kabri olarak kabul ediliyor.

Semazen, ayin sırasında üstündeki siyah hırkayı çıkararak, sembolik olarak hakikate doğarken, kollarını bağlayarak da bir rakamını temsil ediyor. Derviş, böylece Allah’ın birliğine de şehadet etmiş oluyor.

elifinatlasi

Merhabalar, ben kim miyim? Hayallerinin peşinden koşan, dünyada ayak basmadik yer bırakmak istemeyen, aldığı maaşı uçak biletlerine yatıran, bulduğu her fırsatta kendini yollarda bulan, gülümsemesi hiç eksik olmayan, minyon, çıtı pıtı bir hatun kişiyim :)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir